Güneş saati, şimdiye kadar bilinen en ilkel saat biçimidir. Bulunan son kalıntılar yaklaşık olarak MÖ 400 yılında bulunduğunu gösteriyor. Bu saatin bulunduğu yer ise Mısır’dır. Mısırlılar güneşin düzenli olarak aynı hareketler ile doğup battığını keşfedince, bulunmuş oldukları zaman dilimini tanımlamak ve hesaplamak istediler. İşte insanoğlunun zaman kavramına hakim olup, bulundukları zamanı hesaplama macerası bu şekilde başladı.
Güneş saatinin mantığı oldukça basit. Güneş saati, güneşin cisimlerde oluşturduğu gölgelerden faydalanarak, gün içerisinde ki hangi zaman aralığında bulunduğunuzu hesaplayan bir işleyiş sistemine sahiptir. Bu cisim genelde uzun bir çubuk olur. Bu uzun çubuk, güneş ona vurduğunda oluşturduğu gölgenin uzunluğu ve yönüne göre gün içerisinde hangi evrede olduğunuzu anlayabiliyorsunuz. Yani kısacası güneşin konumunu ölçerek zaman birimi oluşturan bu saat yatay ve düz bir zemine dik olarak koyulan bir cismin gölgesi ile günün saatini hesaplayabiliyorsunuz. Güneş ilerlemeye devam ettikçe, gölgenin vurduğu kadran ve yer de değişiyor. Farklı zaman çizelgelerine denk gelen bu gölge ile bilinen ilk saatin hesaplanması yapılabiliyor.
Güneş saatinin neden olduğu bir takım sıkıntılar insanları başka bir çözüm aramaya itti. Çünkü bu saat ile güneşin olmadığı zamanları hesaplamak mümkün olmuyordu. Ayrıca dünyanın konumu değiştiğinde saatin hesapları şaşabiliyordu. Saatin doğruyu göstermesi için, bulunduğu yerde ki enleme paralel olması gerekirken, bunu sürekli olarak sağlayabilmek oldukça zordu.